14 Ekim 2024 Pazartesi

17 Ağustos 2024 Cumartesi

BEN RAMO

Parlak Jurnal dergisinden...


   "Doğuştan zihinsel engelli olan Kırk dokuz yaşındaki Ramo’nun hikayesi, henüz yirmili yaşlarındayken Orta Anadolu bozkırındaki köylerinde bir kış gecesi esen şiddetli lodos neticesinde sobadan sızan gazdan etkilenen ailesinin bu dünyadan ayrılmasıyla başlar. Dededen kalma evlerinde yaşayamayacağını anlayınca, önüne kattığı yirmi küsür koyunuyla köylerinin dışındakı üç odalı bir yontma mağaraya yerleşir. Babasından kalma birkaç koyun bakma becerisi, annesinden gördüğü bir iki yemek pişirme eylemi dışında elinden bir şey gelmeyen ve ortada kalan üç parmağını kavuşturup şakağına dayayarak, “Ben Ramo, Namıdiğer Ramazan Sütçü,” dışında ağzından pek bir lakırdı dökülmeyen Ramo hayata tutunmayı başarmıştır.


Son derece coşkun bir hayal dünyasına sahip olan Ramo, hayalleri, hatıraları ve yaşamakta olduğu günleri harmanlayrak kendisine gizli bir dünya kurmuştur.


Hayal dünyasında Sakatistan adını verdiği bir kutsal yurt arayışına girişen Ramo, Aşık Veysel’den Frida Kahlo’ya, pek çok engelli tanınmışın tavsiyelerine uyarak, yine hayalinde olmak koşuluyla kendi engelini ilk fark ettiği yıllarına döner. Gerçekte ise, pilli radyosundan dinlediği birtakım gizemli hikayeler eşliğinde mağarasının duvarından kendisine görünen ve her biri dünyanın bir cenahından teşrif eden engelli misafirlerinin dramlarını dinlemektedir. Yazarın, “Kader iç içe geçmiş insan hikayelerinden ibarettir ve çoğu zaman onlar bir birlerini tanımayan kimselerdir,” derken kastettiği de Ramo’nun bu karmaşık dünyası olsa gerek.


Arifzade müstear ismini kullanan ve asırlar önce Güneydoğu’dan Orta Anadolu’ya, Konya bozkırına göçetmiş bir topluluğa mensup olan yazar, ortopedik engeline rağmen çeyrek yüzyıla yakın bir süre memleketin değişik yerlerinde öğretmenlik yapmış bir ilahiyatçıdır. Bu vasıflarını da eserlerinde akıcı bir dille okura sunmaktadır.


Arifzade, Ben Ramo, Namıdiğer Ramazan Sütçü romanında, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, engellilerin yaşadıkları dramların gözlerine yansıttığı ıstıraplardan hareketle birbirleriyle rahatlıkla iletişim kurabileceklerini anlatmak istemektedir.


Kitabın yazarı hakkında bilgi: 


ARİFZADE: Asıl adı Abdülmecit ERDOĞAN’dır. 1970 yılında Konya’nın Cihanbeyli İlçesinde dünyaya geldi. On aylıkken geçirdiği rahatsızlık sonucu sağ bacağı felçli kaldı. İlk ve ortaokulu Bulduk Köyünde okudu. Ortaöğrenimini Cihanbeyli ve Konya Karatay Liselerinde tamamladıktan sonra 1988 yılında girdiği Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1993’te bitirdi. Bilecik, Van, Adana, Eskişehir ve Konya illerinde öğretmen olarak çalıştı. Doksanlı yıllardan bu yana yazı çalışmaları yapan Arifzade, eserlerinde giderek bireyselleşen dünyada insanın daha fazla kendi iç dünyasına gömülüşünü dramatik kurgularla ve sade bir dille anlatma çabasındadır. Bu gerçek eserlerinde başkahramanların zihni çalkantıları ve iç konuşmaları olarak okurun karşısına çıkmaktadır. Bozkırın Arifzade’nin eserlerinde özel bir yeri vardır. Hayatın kendi başına bir sır olduğuna inanan yazar, romanlarında bir takım gizemli hikâyeler eşliğinde bozkırın ruhunu okurlarına sunma çabasındadır. Arifzade eserlerinde dikkat çeken bir diğer husus ise, her kitabında mutlaka engelli bir karakterin bulunmasıdır; yazar bunu engellilere karşı bir vefa borcu saymaktadır.


Eserleri:


Şizofrenin Kamburu-Roman, Aralık 2012

Nedamet Kafesi-Roman, Mayıs 2015

Dördüncü Pazar-Roman, Mayıs 2020

Ben Ramo-Roman, Haziran 2024"


BEN RAMO

 


12 Haziran 2024 Çarşamba

BEN RAMO

 https://www.kitapyurdu.com/kitap/ben-ramo-quotnamidiger-ramazan-sutcuquot/685778.html&path=128



12 Kasım 2020 Perşembe

DÖRDÜNCÜ PAZAR

"Lanetli yıllardı bunlar; bedeninde, belki de ondan bin kat fazla ruhunda ürkütücü değişimler oluyor, mahrem mevkileri eski zamanlarından farklı bir hal alıyor, sesi kalınlaşıyor, yüzünde melun sivilceler, kedi bıyığı gibi iğrenç kıllar endam gösteriyor, ayakları manasız bir şekilde büyüyor, haddinden fazla uzamış olan kolları maymun gibi gözükmesine sebebiyet veriyordu."
DÖRDÜNCÜ PAZAR /ARİFZADE 

1 Kasım 2020 Pazar

26 Nisan 2015 Pazar

NEDAMET KAFESİ

"Yüzyılların son demleri acıdır. Hele bir de binyılın bitimine rastlıyorlarsa, acılar ve ıstıraplar, insan denen muammanın canhıraş bir şekilde debelendiği, açgözlü bir deryaya tebdil eder ve gam duymadan yuttukça yutar onu. Osman Nuri Bey’in yüzyılı da gerisinde kalan tüm asırları peşine takarak sona doğru ilerliyordu." (Nedamet Kafesi-Arifzade)

4 Ocak 2014 Cumartesi

MELEĞİN GÖZYAŞI

"KIRLANGIÇ AĞIDI" Kitabından...
“En evvel bir kin gelip mıhlanmıştı yüreğime; nasıl olurdu, nasıl olurdu da anneciğim bu gencecik yaşında ve üstelik “bir tanem” dediği beni bırakıp gidebilirdi? Lakin anlam veremiyordum, kimeydi bu kinim? Beni bırakıp giden anneme mi? Beni bırakıp giden annemin hastalığını geç fark eden babama mı? Beni bırakıp giden annemin derdine deva bulamayan tabiplere mi? Beni bırakıp giden anneme bu yazgıyı takdir edene mi? Sonradan anladım ki, bu sorularımın hepsinde “beni bırakıp giden annem” diyordum; suçlu annemdi ve benim kinim annemeydi.” (MELEĞİN GÖZYAŞI-ARİFZADE)

13 Kasım 2012 Salı

ŞİZOFRENİN KAMBURU

“Tam bir çıkmazdayım Gülfidan. Bu öyle bir çıkmaz ki, bir yanda artık beni bile usandıran hatıralarım, öte yanda ipe sapa gelmez hayallerim, başları göğe eren koca binalar misali hayat sokağımın iki yakasında sırt sırta pervasızca yükselmiş. Sokağın sonu ise şu bir avuç bedenimi yutacak olan devasa mezarım. Anlayacağın kabrime doğru yürüyorum cılız adımlarımla. Buraya Tayyar Çıkmazı diyorum ben; Tayyar Çıkmazı…" (ŞİZOFRENİN KAMBURU-ARİFZADE)