Parlak Jurnal dergisinden...
"Doğuştan zihinsel engelli olan Kırk dokuz yaşındaki Ramo’nun hikayesi, henüz yirmili yaşlarındayken Orta Anadolu bozkırındaki köylerinde bir kış gecesi esen şiddetli lodos neticesinde sobadan sızan gazdan etkilenen ailesinin bu dünyadan ayrılmasıyla başlar. Dededen kalma evlerinde yaşayamayacağını anlayınca, önüne kattığı yirmi küsür koyunuyla köylerinin dışındakı üç odalı bir yontma mağaraya yerleşir. Babasından kalma birkaç koyun bakma becerisi, annesinden gördüğü bir iki yemek pişirme eylemi dışında elinden bir şey gelmeyen ve ortada kalan üç parmağını kavuşturup şakağına dayayarak, “Ben Ramo, Namıdiğer Ramazan Sütçü,” dışında ağzından pek bir lakırdı dökülmeyen Ramo hayata tutunmayı başarmıştır.
Son derece coşkun bir hayal dünyasına sahip olan Ramo, hayalleri, hatıraları ve yaşamakta olduğu günleri harmanlayrak kendisine gizli bir dünya kurmuştur.
Hayal dünyasında Sakatistan adını verdiği bir kutsal yurt arayışına girişen Ramo, Aşık Veysel’den Frida Kahlo’ya, pek çok engelli tanınmışın tavsiyelerine uyarak, yine hayalinde olmak koşuluyla kendi engelini ilk fark ettiği yıllarına döner. Gerçekte ise, pilli radyosundan dinlediği birtakım gizemli hikayeler eşliğinde mağarasının duvarından kendisine görünen ve her biri dünyanın bir cenahından teşrif eden engelli misafirlerinin dramlarını dinlemektedir. Yazarın, “Kader iç içe geçmiş insan hikayelerinden ibarettir ve çoğu zaman onlar bir birlerini tanımayan kimselerdir,” derken kastettiği de Ramo’nun bu karmaşık dünyası olsa gerek.
Arifzade müstear ismini kullanan ve asırlar önce Güneydoğu’dan Orta Anadolu’ya, Konya bozkırına göçetmiş bir topluluğa mensup olan yazar, ortopedik engeline rağmen çeyrek yüzyıla yakın bir süre memleketin değişik yerlerinde öğretmenlik yapmış bir ilahiyatçıdır. Bu vasıflarını da eserlerinde akıcı bir dille okura sunmaktadır.
Arifzade, Ben Ramo, Namıdiğer Ramazan Sütçü romanında, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, engellilerin yaşadıkları dramların gözlerine yansıttığı ıstıraplardan hareketle birbirleriyle rahatlıkla iletişim kurabileceklerini anlatmak istemektedir.
Kitabın yazarı hakkında bilgi:
ARİFZADE: Asıl adı Abdülmecit ERDOĞAN’dır. 1970 yılında Konya’nın Cihanbeyli İlçesinde dünyaya geldi. On aylıkken geçirdiği rahatsızlık sonucu sağ bacağı felçli kaldı. İlk ve ortaokulu Bulduk Köyünde okudu. Ortaöğrenimini Cihanbeyli ve Konya Karatay Liselerinde tamamladıktan sonra 1988 yılında girdiği Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesini 1993’te bitirdi. Bilecik, Van, Adana, Eskişehir ve Konya illerinde öğretmen olarak çalıştı. Doksanlı yıllardan bu yana yazı çalışmaları yapan Arifzade, eserlerinde giderek bireyselleşen dünyada insanın daha fazla kendi iç dünyasına gömülüşünü dramatik kurgularla ve sade bir dille anlatma çabasındadır. Bu gerçek eserlerinde başkahramanların zihni çalkantıları ve iç konuşmaları olarak okurun karşısına çıkmaktadır. Bozkırın Arifzade’nin eserlerinde özel bir yeri vardır. Hayatın kendi başına bir sır olduğuna inanan yazar, romanlarında bir takım gizemli hikâyeler eşliğinde bozkırın ruhunu okurlarına sunma çabasındadır. Arifzade eserlerinde dikkat çeken bir diğer husus ise, her kitabında mutlaka engelli bir karakterin bulunmasıdır; yazar bunu engellilere karşı bir vefa borcu saymaktadır.
Eserleri:
Şizofrenin Kamburu-Roman, Aralık 2012
Nedamet Kafesi-Roman, Mayıs 2015
Dördüncü Pazar-Roman, Mayıs 2020
Ben Ramo-Roman, Haziran 2024"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder